John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Tom'un bu gece Mary ile konuşmayı canı istemiyor.
- Tom doesn't feel like talking to Mary tonight.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Tom is Mary.
Mary ile konuşan adam Tom'dur.
- The man Mary is talking with is Tom.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.
- She had a good time talking with him about his trip.
O, onunla konuşarak iyi bir zaman geçirdi.
- She had a good time talking with him.
It is usually better to solve problems by talking than by fighting.
... It's all of us talking. ...
... ln terms of animals, we're talking about cattle, pigs, sheep, and goats. ...