Geç karar vermesiyle ünlüdür.
- He has a reputation for taking a long time to make a decision.
Çok sayıda bilim adamı eksantrik olma ününe sahiptir.
- Many scientists have the reputation of being eccentric.
O, mükemmel şöhretiyle örnek alınacak bir kişidir.
- He is an exemplary person with an excellent reputation.
O skandal onun şöhretine mal oldu.
- That scandal cost him his reputation.
Dedikodu namına zarar verir.
- The gossip hurt his reputation.
Tom, dürüstlüğüyle nam salmıştı.
- Tom acquired a reputation for honesty.
Benim itibarım yıkıldı.
- My reputation has been destroyed.
Skandal şirketin itibarını zedeledi.
- The scandal hurt the company's reputation.
Bu gerçek bir hikaye. Bir kadın, doğurmak için ünlü bir kadın-doğum kliniğine yatırıldı.
- This is a true story. A woman was admitted to a reputed obstetrics clinic to give birth.