Tom'un bir cilt rahatsızlığı var.
- Tom has a skin condition.
Ultraviyole ışınları cilt kanserine neden olabilir.
- Ultraviolet rays can cause skin cancer.
Dükkân deri ürünler getirdi.
- The shop carried leather goods.
Ayakkabılar, deriye benzeyen yumuşak bir malzemeden yapıldı.
- The shoes were made of some soft stuff that looked like leather.
Güneşin sıcaklığını teninde hissetti.
- She felt the warmth of the sun on her skin.
Onları memnun etmek için adını değiştirdin, ama bu ırkçılar ten rengini değiştirmeni de isteyecekler. Yapabilir misin bunu?
- You have changed your name to please them, but these racists are gonna also ask you to change the color of your skin. Can you do that?
O bir deri bir kemik.
- She is all skin and bone.
Tom deri ve kemikten başka bir şey değildi.
- Tom was nothing but skin and bone.
Onlar kaba kahverengi deriden yapılmış.
- They were made of rough brown leather.
Tom deriden yapılmış bir şey satın almayı reddediyor.
- Tom refuses to buy anything made of leather.
Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
- When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.
Koyunu öldürdükten sonra onun derisini yüzmek zorunda kalacaksın.
- After you kill the sheep, you'll have to skin it.
Bir grup dazlak Tom'u öldüresiye dövdü.
- A group of skinheads beat Tom to death.
Koyunu öldürdükten sonra onun derisini yüzmek zorunda kalacaksın.
- After you kill the sheep, you'll have to skin it.
... things like tonal distribution, skin softening, ...
... human face and skin. ...