Sağ tarafı New York'ta iken, Tom'un evinin sol tarafı Connecticut'tadır.
- The left side of Tom's home is in Connecticut, while the right side is in New York.
Acelesi olmayan insanlar yürüyen merdivenin sağ tarafında durur.
- People who are not in a hurry stand on the right side of the escalator.
En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.
- The rightmost lane is now under construction.
Yolun sağ çatalına gittim.
- I took the right fork of the road.
Lütfen doğru cevabı daire içine alın.
- Please circle the right answer.
Doğru akıl bir yerde kalmayan akıldır.
- The right mind is the mind that does not remain in one place.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
- In America cars drive on the right side of the road.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Kuzey Amerika'da işler, Her zaman müşteri haklıdır. prensibi ile yapılır.
- In North America, business operates on the customer is always right principle.
Amanın, sen haklısın, ben onu hiç bilmiyordum.
- Oh my, you're right, I didn't know that at all.
Doğru akıl bir yerde kalmayan akıldır.
- The right mind is the mind that does not remain in one place.
Onu yazman gerektiği doğrudur.
- It is right that you should write it.
Onun yanıtı doğruluktan uzak.
- His answer is far from right.
Birinin haklı diğerinin hatalı olduğunu gerçekten söyleyebileceğimizi sanmıyorum.
- I don't think we can really say that one is right and the other is wrong.
Evini hemen satmayı gerçekten istiyor musun?
- Do you really want to sell your house right now?
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
- A bike path goes right past my house.
Anahtarı sağa doğru dönder.
- Turn the key to the right.
O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı.
- He made a sharp turn to the right.
O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı.
- He made a sharp turn to the right.
Sürücü direksiyonu sağa kırdı.
- The driver turned the wheel to the right.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
- Sami always wants to be right in all situations.
Herkes haklı olmak ister.
- Everyone wants to be right.
Tamamen isabetli bir soru sordular.
- They asked a question that was right on the mark.
Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.
- It doesn't matter whether your answer is right or wrong.
Tom bir şeyin oldukça doğru olmadığından kuşkulanmaya başladı.
- Tom began to suspect something wasn't quite right.
O, masayı sağa doğru kaydırdı.
- He moved the desk to the right.
O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı.
- He made a sharp turn to the right.
Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.
- If Bob had taken my advice, everything would be all right now.
Ben şimdi tamamen iyiyim.
- I am quite all right now.
Her iki görüşün avantajları ve dezavantajları vardır bu yüzden hangisini destekleyeceğime hemen karar vermeyeceğim.
- There are merits and demerits to both your opinions so I'm not going to decide right away which to support.
O, hemen geri döneceğini söyledi.
- She said she would be back right away.
Durumu düzeltmek zorundayım.
- I have to make it right.
Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
- We have to put right what we have done wrong.
Bu pek doğru görünmüyor.
- That doesn't seem right.
Pekala, ben dinliyorum.
- All right, I'm listening.
O, iş için uygun adamdır.
- He is the right man for the job.
Bu ceket bana uygun mudur?
- Is this jacket right for me?
Şu anda yapmam gereken başka bir şey var.
- I have something else I need to be doing right now.
Derhal ilgilenilmesi gereken daha büyük sorunlarımız var.
- We have bigger problems that need to be taken care of right away.
Tamam, şimdi yetki bende.
- All right, I'm in charge now.
Tamamen yanlış olmasındansa üç aşağı beş yukarı doğru olması daha iyidir.
- It's better to be approximately right than completely wrong.
Şu anda tamamen ciddiyim.
- I'm being completely serious right now.
Tom'un şu anda konuşmayı canı çok istemiyor.
- Tom doesn't feel much like talking right now.
Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
- Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.
Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
- As long as we love each other, we'll be all right.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Sola dönerseniz, kiliseyi sağ tarafınızda bulursunuz.
- If you turn to the left, you will find the church on your right.
Taro, annesinin sağ tarafında.
- Taro is on the right side of his mother.
Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
- Go along this street and turn right at the bank.
Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
- Rightists often dislike regulatory legislation.
Dosdoğru bize geliyor!
- It's coming right at us!
Beni suçlamak seni daha iyi hissettiriyorsa, dosdoğru git.
- If blaming me makes you feel better, go right ahead.
Eğer doğru olarak hatırlıyorsam, onlar kuzenler.
- They are cousins, if I remember rightly.
Baharat tam sağlıklıydı.
- The seasoning is just right.
Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.
- All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living.
Ben işi düzgün yapabilirim!
- I can do the job right!
Şu anda düzgün düşünemiyorum.
- I can't think straight right now.
Aklı başında biri nasıl bununla aynı fikirde olmaz?
- How could anyone in their right mind disagree with this?
Tom'un aklı başında değil.
- Tom isn't in his right mind.
En güvenilir adamım ol.
- Be my right-hand man.
Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
- Rightists often dislike regulatory legislation.
Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
- Cheer up! Everything will soon be all right.
Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü.
- Tom walked right into Mary's trap.
Tom Mary'nin ne kadar yorgun olduğunu gördü ve ona doğruca yatağa gitmesini söyledi.
- Tom saw how exhausted Mary was and told her to go right to bed.
Bu iki çizgi dik açılıdır.
- These two lines are at right angles.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Bu tam olarak doğru değil.
- That isn't exactly right.
Bu tam olarak doğru değil.
- That's not exactly right.
Burada her şey yolunda mı?
- Is everything all right out here?
Onunla işler yolunda.
- It's all right with him.
Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
- It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
Tom tam doğru zamanda geldi.
- Tom arrived at just the right moment.
O düzenli yemek yemiyor. Ben onun hasta olduğunu düşünüyorum.
- He's not eating right. I think he's sick.
Bunun çabuk yapılmasını mı istiyorsun yoksa doğru dürüst yapılmasını mı istiyorsun?
- Do you want this done quickly or do you want this done right?
Hiç kimse dürüst ve enerjik bir şekilde iyi ve adil bir neden için savaşma hakkınızı inkar edemez.
- No one will deny your right to fight honestly and energetically for a good and just cause.
Onun yanıtı doğruluktan uzak.
- His answer is far from right.
Arapça, sağdan sola doğru yazılır.
- Arabic is written from right to left.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Sağdan ilk sokağa dön.
- Take the first street to the right.
Arapça, sağdan sola doğru yazılır.
- Arabic is written from right to left.
After the accident, her right leg was slighly shorter than her left.
I thought you'd made a mistake, but it seems you were right all along.
When the wind died down, the ship righted.
Luckily we arrived right at the start of the film.
The political right holds too much power.
You have no right to go through my book.
'You lost?' / Colin spun round. Looking at him was a nurse, her eyebrows raised. / 'No, I'm right, thanks,' said Colin.
The pharmacy is just on the right past the bookshop.
The kitchen counter formed a right angle with the back wall.
Righting all the wrongs of the war will be impossible.
The tow-truck righted what was left of the automobile.
We're on the side of right in this contest.
The fog was right hard to see through so I was on Tom Pritchard before I saw him.
... sources to be built right here in the United States. ...
... is mainly made out of atoms, right? There it is. The universe is mainly made out of ...