Onlar oldukça kötü olasılıklar.
- Those are pretty bad odds.
Olasılıklar benim aleyhimeydi.
- The odds were against me.
Onun gelme ihtimali var mı?
- Is there any likelihood of his coming?
Büyük bir ihtimalle, bu ders kitabını kullanırsan, giriş sınavını geçeceksin.
- In all likelihood, you will pass the entrance exam if you use this textbook.
Büyük olasılıkla, devlet başkanı ikinci bir dönem hizmet edecek.
- In all likelihood, the president will serve a second term.
Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
- Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
Tom ihtimallerin farkındadır.
- Tom is well aware of the odds.
O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.
- He beat the odds and was successful.