Bunlar piyasadaki en iyi çantalar.
- These are the best bags on the market.
Bu, piyasadaki en iyi amplifikatör.
- This is the best amplifier on the market.
Çarşıdaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
- A friend in the market is better than money in the chest.
O, pazarlama bölümü yöneticisidir.
- He is the manager of the marketing department.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.
- Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.
Tom şu anda alışverişe mi gidiyor?
- Is Tom going to the market right now?
Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
- In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
O, borsada bir servet kaybetti.
- He lost a fortune in the stock market.
O, satmak için sığır besler.
- He breeds cattle for market.
O, pazarlama bölümü yöneticisidir.
- He is the manager of the marketing department.
O, pazarlamada çalışır.
- She works in marketing.