Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Onu bir zamanlar trende gördüm.
- I have seen him once on the train.
Bebek yedi libre, sekiz ons ağırlığında.
- The baby weighed seven pounds, eight ounces.
Bu pastayı yapmak için iki ons vanilyamız olmalı.
- We must have two ounces of vanilla to make this cake.
Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
- It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz.
- He doesn't behave himself once he's drunk.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
- It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
He didn't feel even an ounce of regret for his actions.
... single ounce of power that my house could deliver. I plugged my ears, I closed my ...