Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.
- Her new hair-do made her look younger.
Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.
- It's easier to learn a new language when you are young.
Motorsiklete binmek gençler için tehlikeli olabilir.
- It can be dangerous for young people to ride motorcycles.
Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
- The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Your story reminded me of my younger days.
Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
- I thought that as well, in my younger days.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
- Kangaroos have a strange method of carrying their young.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- My younger brother is watching TV.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.