Mümkün olan en kısa zamanda onunla konuşacağım.
- I'll talk to him at the earliest possible moment.
Tom tam doğru zamanda geldi.
- Tom showed up at just the right moment.
Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
Sanatı kritik anda başarısız oldu.
- His art failed at the critical moment.
Tom daha demin çıktı.
- Tom left just a moment ago.
O demin eve geri döndü.
- He returned home a moment ago.
Hayattaki en önemli şey anlardır.
- The most precious thing in life is moments.
Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
- We shared happy and important moments.
Kısa sürede biri sizinle olacak.
- Someone will be with you in a moment.
Oturun. Kısa sürede sizinle olacağım.
- Sit down. I'll be with you in a moment.
O esnada o neredeydi?
- Where was she at that moment?
The document in question is of such immense importance that its publication might very easily – I might almost say probably – lead to European complications of the utmost moment.
This is due to conservation of angular momentum.
- Bu açısal momentin korumasından dolayıdır.
As the days passed, our campaign grew in momentum.
- Gün geçtikçe, momentumda kampanyamız büyüdü.
... new pope moment because Canadians quite traditional in many of them prefer the ...
... do all the time, so that when the moment comes, it can say, "I can't let you do that, Dave." ...