Bence Dünya'nın derinliklerinde daha fazla altın olmalı.
- I think there must be much gold in the depths of the Earth.
Kendimi okyanusun derinliklerine batırmak istiyorum, ki orada gözden kaybolup bir daha asla görünmeyeyim.
- I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again.
O ailesi için sevgisinin derinliğini gösteriyor.
- That shows the depth of his love for his family.
Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.
- ׁWe're measuring the depth of the river.