the fact of knowing something; knowledge or understanding of a truth

listen to the pronunciation of the fact of knowing something; knowledge or understanding of a truth
الإنجليزية - التركية

تعريف the fact of knowing something; knowledge or understanding of a truth في الإنجليزية التركية القاموس.

science
{i} fen

Öğrenciler fen sınıfında bir mıknatıs kullandılar. - The students used a magnet in science class.

Dersimiz fen ve teknoloji. - The lesson is science.

science
{i} teknik
science
maharet
science
ilim
science
bilim

Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır. - Life is not an exact science, it is an art.

Bilime gelince, uygulama teoriden daha önemlidir. - When it comes to science, practice is more important than theory.

science
bilgi

Boston'da sekizinci sınıf fen bilgisi öğretmeniyim. - I'm an eighth-grade science teacher in Boston.

Fen bilgisinde iyi olmasına rağmen, Tom bir doktor olmak istemiyor. - Tom doesn't want to be a doctor, although he's very good in science.

science
bilimötesi romanlar
science
ilmin herhangi bir dalı
science
{i} beceri
science
{i} bilim dalı

Kozmoloji evrenimizin evrimini inceleyen bilim dalıdır. - Cosmology is a branch of science which studies the evolution of our universe.

Botanik, uygulamalı bir bilim dalıdır. - Botany is an applied science.

science
düşbilimsel roman ve hikâyeler
الإنجليزية - الإنجليزية
science
the fact of knowing something; knowledge or understanding of a truth

    الواصلة

    the fact of know·ing something; knowl·edge or un·der·stand·ing of a truth

    النطق

المفضلات