the entire material universe exclusive of people and their products

listen to the pronunciation of the entire material universe exclusive of people and their products
الإنجليزية - التركية

تعريف the entire material universe exclusive of people and their products في الإنجليزية التركية القاموس.

land
{i} toprak

Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir. - Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.

Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar. - They debated land reform but never carried it out.

land
{i} arsa

George arsa satın alırken kandırıldı. - George was tricked into buying the land.

Tom bir zamanlar bu arsaya sahipti. - Tom once owned this piece of land.

land
yere inmek
land
land up eninde sonunda varmak
land
karaya

Ne zaman karaya çıkacağız? - When are we going to land?

Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı. - Tom landed a big trout.

land
arazi, toprak
land
{i} ülke

Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir. - This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.

Amerika fırsatlar ülkesidir. - America is the land of opportunity.

land
{f} çakmak

Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin. - The landscape was cold and sharp as flint.

land
durmak
land
(Askeri) (S) SET, SETLER: Bir silahın namlusunda yivler arasında kalan yüksek kısımlar
land
inmek

Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz. - We're looking desperately for a place to land.

Kartal yere inmek üzere. - The eagle is about to land.

land
vatan
land
karaya indirmek
land
kişisel arazi
land
(Ticaret) doğal kaynaklar
land
(Mühendislik) faz

Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip. - Tom has had that land for more than thirty years.

O çok fazla arazi tutuyor. - He holds a lot of land.

land
(Havacılık) iniş yapmak

Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı. - Sami was forced to make an emergency landing.

land
(fiil) karaya çıkmak, yere inmek, düşmek, karaya ayak basmak, yenmek, kazanmak, indirmek, karaya çıkartmak, sokmak, çakmak, vurmak, yapmak
الإنجليزية - الإنجليزية
land
the entire material universe exclusive of people and their products

    الواصلة

    the en·tire ma·te·ri·al u·ni·verse ex·clu·sive of peo·ple and their products

    التركية النطق

    dhi întayır mıtîriıl yunıvırs îksklusîv ıv pipıl ınd dher prädıks

    النطق

    /ᴛʜē ənˈtīər məˈtərēəl ˈyo͞onəˌvərs əkˈsklo͞osəv əv ˈpēpəl ənd ˈᴛʜer ˈprädəks/ /ðiː ɪnˈtaɪɜr məˈtɪriːəl ˈjuːnəˌvɜrs ɪkˈskluːsɪv əv ˈpiːpəl ənd ˈðɛr ˈprɑːdəks/
المفضلات