Uçağımız tam onikide hareket etti.
- Our plane took off at exactly twelve o'clock.
O, sadece onikiye girdi.
- She has just turned twelve.
Yarım düzine yumurta aldım.
- I bought half a dozen eggs.
Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti.
- About a dozen trees had soon been planted.
On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
- Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
Avrupa Birliği bayrağındaki on iki yıldız, birliğin on iki kurucu üyesini sembolize etmemektedir. O, on iki havariyi sembolize etmektedir.
- The twelve stars on the flag of the European Union do not symbolize the twelve founding members of the union. They symbolize the Twelve Apostles.
Okuyacak çok sayıda raporum var.
- I have a dozen reports to read.
Tom bana plastik bir torba içinde çok sayıda kurabiye verdi.
- Tom gave me a dozen cookies in a plastic bag.