Kulaklarındaki devamlı tiz çınlama Tom'u çılgına çeviriyor.
- The constant, high-pitched ringing in Tom's ears is driving him crazy.
Telefon çalıyor. İstersen, yanıtlayacağım.
- The telephone is ringing. If you want, I'll answer it.
Az önce telefon çalıyordu, değil mi?
- The telephone was just ringing, wasn't it?
Çalan bir zil sesi duydum.
- I heard the sound of a ringing bell.
Meşgul kadın çalan telefonu görmezden geldi.
- The busy woman ignored the ringing telephone.
Kilisenin yakından çan sesini duyabiliyorduk.
- We could hear the bells ringing from a nearby church.