O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
Bütün gün ofiste oturarak çok egzersiz yapmam.
- I don't get much exercise sitting in the office all day.
O orada oturarak ve pencereden dışarı bakarak oldukça çok zaman harcamaktadır.
- She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.
Tom oturma odasında oturmuş, çamaşırları katlıyordu.
- Tom was sitting in the living room folding laundry.
Ziyaretçilerimiz oturma odasında oturuyor.
- Our visitors are sitting in the living room.
Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
Masanın diğer ucunda oturan adam kim?
- Who is the man sitting at the other end of the table?