Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
- The president was forced to return to Washington.
Bir hafta içinde eve dönmek zorundayım.
- I must return home within a week.
Kitabı bugün kütüphaneye iade etmek zorundayım.
- I have to return this book to the library today.
Bunu iade etmek istiyorum.
- I'd like to return this.
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
Karşılık olarak ne yapmak zorundayım?
- What do I have to do in return?
Keşke iyiliğe karşılık verebilsem.
- I only wish I could return the favor.