the act of desiring or choosing

listen to the pronunciation of the act of desiring or choosing
الإنجليزية - التركية

تعريف the act of desiring or choosing في الإنجليزية التركية القاموس.

willing
{s} istekli

Ben teklifinizi almaya istekliyim. - I am willing to take your offer.

Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır. - An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources.

willing
gönüllü

Tom'un bize yardım etmek için gönüllü olduğundan oldukça eminim. - I'm pretty sure Tom's willing to help us.

Benim için herhangi bir şeyi yapmaya gönüllü. - She is willing to do anything for me.

willing
gönülden gelen
willing
rıza gösteren
willing
gönlü olmak
willing
içten gelen
willing
{f} iste

Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum. - I assume you are willing to take the risk.

Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi. - My sponsor was willing to agree to my suggestion.

the act of
eyleminin
willing
istekli hazır
willing
{s} 1. rıza gösteren; istekli; hevesli: He was a very willing accomplice. Suç ortağı olmaya dünden razıydı. She was a willing source of
willing
{s} gönülden
willing
{s} hazır

Ben teklifini kabul etmeye hazırım. - I'm willing to accept your offer.

Ev ödevinizde size yardım etmeye hazırım. - I am willing to help you with your work.

willing
willinglyisteyerek
willing
içten
willing
{s} razı

Onu yapmak için dünden razı olurdum. - I would be more than willing to do that.

Onu hala bedava yapmaya razıyım. - I'm still willing to do that for free.

willing
{s} candan
willing
rıza gösteren; istekli; hevesli: He was a very willing accomplice. Suç ortağı olmaya dünden razıydı. She was a willing source of
willing
gönüllülük
الإنجليزية - الإنجليزية
{n} willing
the act of desiring or choosing

    الواصلة

    the act of de·sir·ing or choosing

    التركية النطق

    dhi äkt ıv dîzayırîng ır çuzîng

    النطق

    /ᴛʜē ˈakt əv dəˈzīərəɴɢ ər ˈʧo͞ozəɴɢ/ /ðiː ˈækt əv dɪˈzaɪɜrɪŋ ɜr ˈʧuːzɪŋ/
المفضلات