the act of an offerer; a proffering

listen to the pronunciation of the act of an offerer; a proffering
الإنجليزية - التركية

تعريف the act of an offerer; a proffering في الإنجليزية التركية القاموس.

offering
{i} sunuş
offering
{i} sunma

Ona pozisyonu sunmayı düşünüyorum. - I'm thinking of offering her the position.

Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor. - Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.

offering
önerme

Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur. - Sometimes, accepting help is harder than offering it.

offering
önererek
offering
(Mimarlık) adaklık
offering
bağışlar
offering
{f} öner

Önerdiğinin değerini takdir ediyorum. - I appreciate the value of what you're offering.

Yardım etmeyi öneriyor musun? - Are you offering to help?

offering
bağış
offering
kurban
offering
{i} öneri

Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor. - Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.

Bir şey içmek ister misin? Hayır, ama öneri için teşekkürler. - Would you like something to drink? No, but thanks for offering.

the act of
eyleminin
offering
{i} adak
offering
{i} kilisede toplanan para
offering
{i} (Hristiyanlık) (ayin sırasında cemaatten toplanan) para, bağışlar
offering
{i} teklif

Tom ona teklif ettiğimiz rüşveti kabul etmek için isteksiz görünüyor. - Tom seems to be unwilling to accept the bribe we're offering him.

Ne kadar teklif ediyorlar? - How much are they offering?

offering
iste/sun/teklif et
الإنجليزية - الإنجليزية
offering