I had to console her on the telephone.
- Ben onu telefonda teselli etmek zorunda kaldım.
When Luisa broke into tears, only her best friend approached to console her.
- Luisa gözyaşlarına boğulduğunda, yalnızca onun en iyi arkadaşı onu teselli etmek için yaklaştı.
Tom tried to console Mary.
- Tom, Mary'yi teselli etmeye çalıştı.
I consoled him with his favorite food.
- Onu en sevdiği yemekle teselli ettim.
Markku wanted to comfort Liisa.
- Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
Tom wanted to comfort Mary.
- Tom Mary'yi teselli etmek istedi.