Baştan çıkarmaya karşı dayanıklıdır.
- He is proof against temptation.
Seni baştan çıkarmıyorum.
- I'm not tempting you.
Ben sizi özendirmek istemedim.
- I didn't mean to tempt you.
you're tempting fate every time you drive that old wreck of a car.
O çok ayartıcı görünüyor.
- That sounds very tempting.
Bu çok cazip bir teklif.
- That's a very tempting offer.
Onun çok çekici olduğunu kabul etmeliyim.
- I have to admit it's very tempting.
Bunu yapmak için cezbedilmiş değildim.
- I wasn't tempted to do that.
Tom bunu yapmak için çok cezbedilmiş olduğunu söyledi.
- Tom said that he was very tempted to do that.
Onun çok çekici olduğunu kabul etmeliyim.
- I have to admit it's very tempting.
Bu şeylerin hiçbiri çekici görünmüyor.
- None of these things look tempting.
Bu çok cazip bir teklif.
- That's a very tempting offer.
Cazip bir teklif, ama başka planlarım var.
- It's a tempting offer, but I have other plans.
Its glossy skin tempted me.
She tempted me to eat the apple.
It would be tempting fate.