He wrote it hurriedly.
- O bunu telaşla yazdı.
Tom was a fussy baby.
- Tom telaşlı bir bebekti.
Tom is extremely fussy.
- Tom son derece telaşlıdır.
Tom and Mary were in a hurry to get to school.
- Tom ve Mary okula gitmek için telaş içindeydiler.
Our guests are in a hurry.
- Misafirlerimiz bir telaş içindeler.
Tom usually eats in a rush.
- Tom genellikle telaş içerisinde yemek yer.
Tom seemed flustered.
- Tom telaşlı görünüyordu.
Tom became a little flustered.
- Tom biraz telaşlandı.
Panicking won't help.
- Telaş etmenin bir faydası olmayacak.
The noise alarmed the whole town.
- Gürültü tüm kasabayı telaşlandırdı.
I didn't want to alarm the students.
- Öğrencileri telaşlandırmak istemedim.
Tom was a fussy baby.
- Tom telaşlı bir bebekti.
Tom is extremely fussy.
- Tom son derece telaşlıdır.