tehdit etme

listen to the pronunciation of tehdit etme
التركية - الإنجليزية
menacing
Suggesting imminent harm
Present participle of menace
Threatening
{s} dangerous; threatening
If someone or something looks menacing, they give you a feeling that they are likely to cause you harm or put you in danger. The strong dark eyebrows give his face an oddly menacing look = threatening + menacingly men·ac·ing·ly A group of men suddenly emerged from a doorway and moved menacingly forward to block her way. making you expect something unpleasant = threatening
threatening or foreshadowing evil or tragic developments; "a baleful look"; "forbidding thunderclouds"; "his tone became menacing"; "ominous rumblings of discontent"; "sinister storm clouds"; "a sinister smile"; "his threatening behavior"; "ugly black clouds"; "the situation became ugly"
tehdit etmek
threaten

Tom threatened to leave Mary. - Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.

The labor unions had been threatening the government with a general strike. - İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.

tehdit etmek
menace
tehdit etmek
threat

Tom threatened to leave Mary. - Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.

The labor unions had been threatening the government with a general strike. - İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.

tehdit etmek
to threaten; to menace; to threaten or menace (someone) with
tehdit etmek
(Hukuk) deem
tehdit etmek
blustering
tehdit etmek
(Askeri) intimidate
tehdit et
{f} threat

They threatened to kill me so I gave them up my wallet. - Beni öldürmekle tehdit ettiler bu yüzden cüzdanımı onlara verdim.

The labor unions had been threatening the government with a general strike. - İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.

tehdit et
{f} menacing
tehdit et
{f} menace

Three men menaced him with knives. - Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.

tehdit et
{f} blustering
tehdit etmek
impend
tehdit et
threatened

The volcanic eruption threatened the village. - Volkanik patlama köyü tehdit etti.

They threatened to kill me so I gave them up my wallet. - Beni öldürmekle tehdit ettiler bu yüzden cüzdanımı onlara verdim.

tehdit etmek
overhang
tehdit etmek
to threaten, to menace
التركية - التركية

تعريف tehdit etme في التركية التركية القاموس.

Tehdit etmek
(Osmanlı Dönemi) TA'ZİR
tehdit etmek
Tehlikeli bir durum yaratmak
tehdit etmek
Korkutmak, korku vermek, gözdağı vermek
tehdit etme
المفضلات