She refreshed her memory with the photo.
- Fotoğrafla hafızasını tazeledi.
Tom refreshed his drink.
- Tom içkisini tazeledi.
Tom refreshed his drink.
- Tom içkisini tazeledi.
I feel completely refreshed after spending a week in the country.
- Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.
Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Would you like to freshen up?
- Makyajını tazelemek ister misin?
Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
She looked at the picture to refresh her memory.
- O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
He went to the United States last year to brush up his English.
- İngilizcesini tazelemek için geçen sene ABD'ye gitti.
Before going to work in Paris I need to brush up my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Would you like to freshen up?
- Makyajını tazelemek ister misin?
Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.