التركية - التركية
تعريف tava'vu' في التركية التركية القاموس.
- (Osmanlı Dönemi) Tilki, çakal, kurt ve köpeğin ürümeleri
- TAVA
- (Osmanlı Dönemi) Darı
- TAVA'UR
- (Osmanlı Dönemi) Güçlük, zorluk
- tava
- Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü
- tava
- Deniz veya göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm
- tava
- Yağ kızdırmak, yiyecek kızartmak gibi işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap
- tava
- Tuzlalarda, deniz suyu çekilen bölüm
- tava
- Kireç karıştırılan tekne
- tava
- Borda iskelelerinin altında ve üstünde durulacak yer
- tava
- Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık
- tava
- Maden eritilen saplı pota
- tava
- Bu kapta pişmiş yemek
- tava
- Tuzlalarda deniz suyu çekilen bölüm
- tava böreği
- Tavada pişirilen börek
- tava ekmeği
- Tavada pişirilen ekmek
المصطلحات ذات الصلة
التركية - الإنجليزية
تعريف tava'vu' في التركية الإنجليزية القاموس.
- tava
- pan
Don't touch that pan! It's very hot.
-O tavaya dokunmayın! O çok sıcak.
Tom put the frying pan on the stove.
-Tom tavayı ocağa koydu.
- tava
- fry-pan
- tava
- fried food
- tava
- frying-pan
- tava
- (Askeri) lower platform
- tava
- kettle
- tava
- (Askeri) ower platform
- tava balığı
- (Denizbilim) pan fish
- tava ekmeği
- (Gıda) bread baked in a pan
- tava keki
- pancake
- tava keki
- (Gıda) hot cake
- tava keki
- (Gıda) hotcake
- tava keki
- (Gıda) flapjack
- tava yapmak
- (Gıda) fry
- tava yapılmış
- (Gıda) fried
- tava
- trough (in which lime is slaked)
- tava
- popcorn popper or coffee roaster (long-handled implement used for popping corn or roasting coffee beans over the coals of a fire)
- tava
- frying pan, fry-pan; fried food
- tava
- (Denizcilik) platform at the foot of an accommodation ladder
- tava
- ladle (in which a metal is melted)
- tava
- frying pan, skillet, frypan; spider, castiron frying pan
- tava
- skillet
Tom hit Mary on the head with a skillet.
-Tom bir tava ile Mary'nin başına vurdu.
Mary clobbered Tom with a skillet.
-Mary bir saplı tava ile Tom'u acımasızca dövdü.
- tava
- frying pan
Tom put the frying pan on the stove.
-Tom tavayı ocağa koydu.
Mary threw some sausages into the frying pan.
-Mary kızartma tavasına bazı sosisler attı.
- tava
- bed (for young plants in a nursery)
- tava
- fryer
- tava
- frier
- tava
- broiler
- tava
- fried (food): patates tavası French fries, Brit. chips. Benim palamut tava olsun. I want my bonito fried
- tava
- salt pan (depression from which salt is obtained by natural evaporation)
- tava başlı vida
- pan-head screw
- tava boyu balık
- (Denizbilim) pan-size fish
- tava getirmek/-ını vermek
- to bring (something) to the proper degree of heat
- tava kiremit
- pan tile
- tava kurabiye
- (Gıda) skillet cookies
- tava makinesi
- frying pan machine
- tava salma sulaması
- (Tarım) check flooding
- tava sapı
- panhandler
- tava sapı
- panhandle
- ayaklı tava
- spider
- (tava) yapışmaz
- nonstick
- demir tava
- (Gıda) griddle
- derin tava
- (Gıda) wok
- karides tava
- fried shrimp
- patates tava
- french fries
- tencere tava
- kitchenware
- barbunya tava
- (Gıda) fried red mullet fish
- kalamar tava
- (Gıda) fried calamaris
- metal tava
- (Gıda) metal frying pan
- midye tava
- fried mussels
- midye tavası/tava
- deep-fried mussel
- patates tava
- chip(s), French fries
- patates tava fried potatoes; French fries, fries, French fried potatoes, Brit
- chips
- tencere tava, herkeste bir hava
- (Konuşma Dili) There's no unity of thought or action among them; each one of them is off on a different tack
- uskumru tava
- (Gıda) fried mackarel