تعريف tanesi في التركية الإنجليزية القاموس.
- each
Tickets are $3 each or three for $8.
- Biletlerin her biri 3 dolar veya üç tanesi 8 dolardır.
They're thirty dollars each.
- Onların tanesi otuz dolar.
- apiece, each
- apiece
- grain of
- tane
- grain
The number of grains of sand on a beach is calculable.
- Bir sahilde kum tanelerinin sayısı hesaplanabilir.
Even a blind chicken can find a grain of corn.
- Kör bir tavuk bile bir mısır tanesini bulabilir.
- tane
- piece
I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
- Kahvaltı için iki tane tost ve üç yumurta yedim.
I have a couple of pieces of evidence to support my opinion.
- Fikrimi destekleyecek birkaç tane kanıtım var.
- tahıl tanesi
- corn
- tane
- {i} bead
- arpa (tanesi)
- barleycorn
- kurum tanesi
- smut
- polen tanesi
- (Botanik, Bitkibilim) pollen grain
- tane
- bullet
- tane
- particle
Snowflakes are particles of snow.
- Kar taneleri kar parçacıklarıdır.
- tane
- berry
- tane
- pip
- tane
- unit size
- tane
- (Gıda) aril
- tane
- corn
Even a blind chicken can find a grain of corn.
- Kör bir tavuk bile bir mısır tanesini bulabilir.
- tane
- copy
- tane
- {i} flake
- tane
- item
- bir tanesi
- one
- inci tanesi
- The pearls of
- nar tanesi
- pomegranate
- tane
- granule
- yağmur tanesi
- A drop of rain
- arpa tanesi
- barleycorn
- arpa tanesi
- (Tarım) barley corn
- biber tanesi
- peppercorn
- dolu tanesi
- hailstone
- dolu tanesi
- stone
- ferrit tanesi
- ferrite grain
- ferrit tanesi büyüklüğü
- ferrite grain size
- iri kar tanesi
- snowflake
She made a paper snowflake.
- O, kağıttan bir iri kar tanesi yaptı.
- karabiber tanesi
- peppercorn
- karanfil tanesi
- clove
- kristal tanesi
- crystal grain
- kum tanesi
- sand
- mısır tanesi
- the kernel of Indian corn
- mısır tanesi
- icker
- saçma tanesi
- small shot
- tane
- grain (of sand, salt, sugar, etc.)
- tane
- grain, seed; pip, berry; particle; piece
- tane
- legume
- tane
- bean
Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals.
- E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.
How many beans are in the jar?
- Kavanozda kaç tane fasulye var?
- tane
- kernel, grain (of a cereal plant)
- tane
- a single thing, item, piece (usually left untranslated): İki tane istiyorum. I want two. beş tane nar five pomegranates. Bu portakalların kilosu yüz lira, tanesi yirmi lira. These oranges are one hundred liras a kilo, or twenty liras apiece
- tane
- seed
- tane
- kernel
- tespih tanesi
- bead
- toz tanesi
- mote
- üzüm cinsinden meyve tanesi
- (Tabiat Doğa) de: Beere, Traube berry