tanıt

listen to the pronunciation of tanıt
التركية - الإنجليزية
proof; piece of evidence
proof, evidence
reason
(Bilgisayar) describe
{f} introduced

Coffee was introduced into Europe from Arabia. - Kahve, Avrupa'ya Arabistan'dan tanıtıldı.

He introduced his sister to me. - O, bana kız kardeşini tanıttı.

{f} advertising

The store is advertising a sale. - Mağaza bir satış tanıtımı yapıyor.

evidence
publicize
witness
muniment
voucher
tanı
{i} diagnosis
tanı
identification
tanı
direct
tanı
(Bilgisayar) identify

Some people identify success with having much money. - Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.

You can easily identify Tom because he is very tall. - Tom'u kolaylıkla tanıyabilirsin çünkü o çok uzun.

tanı
recognise

I can recognise my own kind. - Ben kendi türümü tanıyabilirim.

Remember me? No. Well, well. I'm surprised you don't recognise me! Are we supposed to? - Beni hatırlıyor musun? Hayır. Hayret. Beni tanımamana şaşırdım! Tanımamız gerekiyor mu?

tanı
{f} recognized

She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such. - O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.

She was burned so extensively that her children no longer recognized her. - O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.

tanı
diagnostic

The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument. - Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.

tanı
diagnosis teşhis
التركية - التركية
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet
öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünsel süreç
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet. Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci
Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci
hüccet
tanı
Bir hastalığı tanıma işi, teşhis
tanıt
المفضلات