tanımayan

listen to the pronunciation of tanımayan
التركية - الإنجليزية
incognizant
Lacking knowledge; unaware (of)
{s} not cognizant; lacking knowledge, unconscious, unaware (also incognisant)
(often followed by `of') lacking knowledge or awareness; "incognizant of the new political situation"
(often followed by `of') lacking knowledge or awareness; "incognizant of the new political situation
Not cognizant; failing to apprehended or notice
tanı
{i} diagnosis
tanı
identification
tanı
direct
tanı
(Bilgisayar) identify

The police thought the victim was Tom, but they were unable to identify the body. - Polisler kurbanın Tom olduğunu düşündü fakat cesedi tanıyamadılar.

You can easily identify Tom because he is very tall. - Tom'u kolaylıkla tanıyabilirsin çünkü o çok uzun.

tanı
recognise

Can you recognise the person in this picture? - Bu resimdeki kişiyi tanıyabilir misin?

Do you recognise the person in this picture? - Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?

tanı
{f} recognized

Everyone recognized him as a brilliant pianist. - Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.

I recognized her by the hat she was wearing. - Onu giydiği şapkadan tanıdım.

tanı
diagnostic

The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument. - Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.

Sınır Tanımayan Doktorlar; görev destek kuvveti; çoklu muhabere formatı
(Askeri) Medicins Sans Frontieres ("Doctors Without Borders"); mission support force; multiplex signal format
hayatı tanımayan
unfledged
kural tanımayan
bohemian
sınır tanımayan televizyon
(Hukuk) television without frontier
tanı
diagnosis teşhis
التركية - التركية
tanımaz
tanı
Bir hastalığı tanıma işi, teşhis
tanımayan
المفضلات