He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
She witnessed him being killed.
- O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
He witnessed the murder.
- O cinayete tanıklık etti.
We speak that we do know, and testify that we have seen; and ye receive not our witness.
- Biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz; sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz.
Our only witness is refusing to testify.
- Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.
The witnesses appeared before the judge.
- Tanıklar hakim karşısına çıktı.
I hope there were some witnesses.
- Bazı tanıklar olduğunu umuyorum.