tamam

listen to the pronunciation of tamam
التركية - الإنجليزية
okay

Why is it okay for boys, but not for girls? - Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?

It's okay to look, but it's rude to stare. - Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.

yes

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

Yes, you're quite right. - Evet, sen tamamen haklısın.

OK
ready

OK, I guess I'm ready. - Tamam, sanırım hazırım.

We're not totally ready yet. - Biz henüz tamamen hazır değiliz.

allright
(Argo) okey-dokey
the whole

Tom remained wide awake the whole night. - Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.

On the whole I agree with you. - Sana tamamen katılıyorum.

(Bilgisayar) finish

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

It is utterly impossible to finish the work within a month. - Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.

over

I wish this was all over. - Keşke bu tamamen bitse.

Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her. - Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.

right

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

intact
done!

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing. - Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.

very well then
all right

All right. I'll accept your offer. - Tamam, önerinizi kabul edeceğim.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

exact

It isn't totally exact. - O tamamen kesin değildir.

You're exactly right, Tom. - Tamamen haklısın, Tom.

ok, ok
roger that
to a tee
(Argo) good-oh
(deyim) it's all right

It's all right, Tom. Everything's all right now. - Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

well

Tom can understand perfectly well. - Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say. - Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.

well and good
full

The cherry trees are in full blossom. - Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.

I was fully alive to the danger. - Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.

(Bilgisayar) fixed
gross
complete, not lacking in any part
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

mature
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
yeah

Oh yeah, I totally agree. - Oh evet, ben tamamen katılıyorum.

Everybody pulled their socks up, yeah. - Herkes aklını başına devşirdi, tamam.

precisely
finished

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

that's all right
complete

Her words were completely meaningless. - Onun sözleri tamamen anlamsızdı.

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

O.K.!/All right!/Very well!
rightoh
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
exactly

I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said. - Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.

You and Tom are exactly the same. - Sen ve Tom tamamen aynısınız.

alright

If you need anything, you can call, alright? - Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?

Alright, mom, I get it! - Tamam, anne, bunu anlıyorum!

righto
roger
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
it's a deal
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
according to Hoyle
ready; complete; finished
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
agreed
ok!

Write me sometime, OK? - Bir ara bana yaz tamam mı?

OK, you keep quiet while we're in the store. - Tamam, biz mağazadayken sessiz durun.

correct

You are entirely correct; habits play a very large role in people's lives. - Sen tamamen doğru söylüyorsun; alışkanlıklar insanların hayatında çok büyük rol oynar.

Complete with the correct form of the verb. - Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.

okey
is up
time is up
eact
{s} done

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

I think our work here is done. - Sanırım buradaki işimiz tamam.

tamam olmak
to be completed
tamam olmak
over
tamam olmak
be over
tamam olmak
be completed
tamam olmak
end
tamam olmak
completed
tamam!
there
tamam!
very good!
tamam! komutu
(Askeri) on
tamam
okay
tamam canım
all right honey
tamam canım
yes my dear
tamam canım
all right love
tamam etmek
1. to complete, finish, terminate. 2. (Konuşma Dili) to kill; to bump (someone) off
tamam gelmek
to be just right for, suit (someone) to a T
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) what then?
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) aye what then
tamam olarak
maturely
tamam olmak
to end, to be over
tamam olmak
1. to be ready; to be finished. 2. to end, come to an end
tamam olmama
incompletion
tamam yardımı
(Bilgisayar) help for ok
tamam, efendim
very good, sir!
tamam-değiştir
(Bilgisayar) ok-changeit
goldie tamam
(Askeri) goldie lock
tamamlar
complete
belge tamam
(Bilgisayar) document done
bu iş tamam
that takes care of that
dilbilgisi tamam
(Bilgisayar) gram completed
ifadesi tamam olmak
slang to be finished, be all washed up
kârını tamam etmek
colloq . to murder, kill
kısmen tamam
(Bilgisayar) partial ok
makine tamam
(Askeri) finished with engine
vakit tamam
time is up
vakit tamam
time's up
şimdi tamam
aha
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
Evet, peki, olur!
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
Bütün, tüm
Tamamlanmış, bitmiş
Eksiksiz
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı
tamam olmak
Sona ermek, tamamlanmak
tamam
المفضلات