Although I don't speak Chinese I managed to talk with the villagers using signs and gestures.
We're not talking rocket science here: it should be easy.
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about the weather.
Amcanla konuşmak istiyorum.
- I want to talk with your uncle.
Onlar geç saatlere kadar oturup sohbet ettiler.
- They stayed up late talking.
Bir fincan kahve içerken sohbet edelim.
- Let's talk over a cup of coffee.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Konuşurken lafımı bölme.
- Don't interrupt me while I'm talking.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
- Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Görüşmeler iki gün boyunca devam etti.
- The talks continued for two days.
Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak.
- Peace talks will begin next week.
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about the weather.
Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.
- The group was planning a bull session to talk about the upcoming party.
Tom bir şey söylemek üzereydi fakat önce Mary konuşmaya başladı.
- Tom was about to say something, but Mary started talking first.
Ben dilleri konuşmak ve bir şey söylemek için kullanmam. Ben onları insanlığa hizmet etmek için kullanırım.
- I don't use languages to talk and say nothing. I use them to serve humanity.
Tom'un yaptığı şeyden söz etmek istiyor musun?
- Do you want to talk about what Tom did?
Seninle sohbet etmek istiyoruz.
- We want to talk with you.
Onunla sohbet etmek zordur.
- It is difficult to talk to him.
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
- Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
- I just love the way Tom talks.
Onun konuşma biçimini seviyor.
- He likes the way she talks.
O, şehrin dedikodusuydu.
- He was the talk of the town.
Tom şehrin dedikodusuydu.
- Tom was the talk of the town.
Biz seninle görüşmek istiyoruz.
- We want to talk to you.
Ben konuşurken sözümü kesme.
- Don't interrupt me while I am talking.
Konuşurken birinin sözünü kesmek kibarlık değildir.
- It is not polite to interrupt someone while he is talking.