takiplerde

listen to the pronunciation of takiplerde
التركية - الإنجليزية
follow ups
takip
follow-up

Don't forget to ask follow-up questions. - Takip sorularını sormayı unutma.

takip
pursuit

After a short pursuit, the police caught him. - Kısa bir takipten sonra polis onu yakaladı.

Sami's pursuit of his attacker was in vain. - Sami'nin, saldırganını takip etmesi boşunaydı.

takip
chase

She is being chased by a coyote. - O bir koyote tarafından takip ediliyor.

The young girl was chased by the old man. - Genç kız yaşlı adam tarafından takip edildi.

takip
follow

Are you a leader or a follower? - Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?

No matter where you go, I'll follow you. - Nereye giderseniz gidin, sizi takip edeceğim.

takip
pursuit, chase; follow-up; persecution; prosecution
takip
persecution
takip
prosecution
takip
chasing

They're all chasing Tom. - Onların hepsi Tom'u takip ediyor.

Why were you chasing me? - Neden beni takip ediyordun?

takip
{i} tracing
takip
pursuing

The police are pursuing an escaped prisoner. - Polisler kaçan bir mahkûmu takip ediyor.

takip
tracking

Send me the tracking number please. - Bana takip numarasını gönderin lütfen.

Is there a tracking number for the package? - Paket için bir takip numarası var mı?

takip
pursue

The police and the FBI pursued several leads. - Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.

Wisdom pursues me, but I am faster. - Bilgelik beni takip ediyor ama ben daha hızlıyım.

takip
hound
takip
prosecute

Tom was never prosecuted. - Tom hiç takip edilmedi.

Takip
track

They followed the tracks the car had left. - Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.

I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research. - AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.

takip
follow of
takip
keep abreast
takip
keeping the track
takip
legal proceedings (especially those initiated against a debtor); prosecution (of a case)
takip
hunting
takip
following, coming after, succeeding
takip
pursuing (an end, a goal)
takip
pursuance
takip
keeping up with, following (a fashion)
takip
pursuing, busying oneself with (a matter)
takip
following, taking (someone, something) as one's example
takip
following; pursuing, pursuit; trailing
takip
following; watching closely; keeping one's mind on; keeping abreast of
takip
follow up

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

I would like to follow up on our conversation about global warming. - Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.

takip
followup
التركية - التركية

تعريف takiplerde في التركية التركية القاموس.

takip
Kovuşturma, kovuşturulma
takip
İzinden gitme, uyma, izleme
takip
Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme: "Hazım Aslan'ı, bir polis hafiyesi gibi günlerce takipten sonra bulmaya muvaffak oldum."- H. E. Adıvar
takip
Ardınca gitme veya gelme
takip
Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme
takip
Geri çekilmekte olan düşmanı yenmek, yok etmek için yapılan hareket
takip
Kovuşturma, kovuşturulma. İzinden gitme, uyma, izleme
takiplerde
المفضلات