John laid claim to the painting.
- John tabloyu sahiplendi.
People came to like her paintings.
- İnsanlar onun tablolarını beğenmek için geldiler.
He learnt the periodic table by heart just for fun.
- O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.
Mike made a rude table from the logs.
- Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
This chart illustrates the function of ozone layer.
- Bu tablo ozon tabakasının işlevini gösteriyor.
Selena Gomez's second album hit Billboard Magazine's top two hundred albums chart at number four.
- Selena Gomez'in ikinci albümü Billboard Magazine'in top iki yüz albüm tablosunda dört numaraya yerleşti.
Every day you should at least listen to a short song, read a good poem, look at a beautiful picture, and, if possible, say several intelligent words.
- Her gün en azından kısa bir şarkıyı dinlemelisin, iyi bir şiir okumalısın, güzel bir tabloya bakmalısın ve mümkünse, birkaç zeki sözler söylemelisin.
This is a picture of one of my paintings.
- Bu benim tablolarımdan birinin resmi.
I'm not wiping your tables.
- Ben senin tablolarını silmiyorum.
Please don't move these tables.
- Lütfen bu tabloları kımıldatmayın.