tabi̇ye

listen to the pronunciation of tabi̇ye
التركية - الإنجليزية

تعريف tabi̇ye في التركية الإنجليزية القاموس.

tabi
subject to

The plan is subject to his approval. - Plan onun onayına tabidir.

Everything is subject to the laws of nature. - Her şey tabiat kanunlarına tabidir.

tabiye
tactics
tabi
adjective
tabi
doch
tabi
amenable
tabi
inferior to
tabi
associate
tabi
under the influence of
tabi
ensuant
tabi
subordinate to
tabi
of course

I am against the war, of course. - Tabii ki de savaşa karşıyım.

Of course, I learnt about China from textbooks when I was in Japan, but what I see for myself in China is completely different from what is described in those textbooks. - Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.

tabi
appurtenant
tabi
surely
tabi
certainly
tabi
sure

Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness. - Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.

Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty. - Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.

tabi
subject to the
tabi
{s} subject

Import goods are subject to high taxes. - İthalat malları yüksek vergilere tabidir.

A man of strong will is not subject to corruption. - Güçlü bir adam yolsuzluğa tabi olamaz.

tabi
be subject
tabi
tributary, vassal state
tabi
tributary (of a river, lake)
tabi
dependent (on), contingent (on)
tabi
subordinate
tabi
subject (to); bound (by)
tabi
dependent
tabi
dependant
tabi
national; citizen; subject
tabi
dependent, subordinate, subject
tabi
linked
tabi
subsidiary
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف tabi̇ye في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

tabi
Traditional Japanese ankle socks with a separate section for the big toe
tabi
a sock with a separation for the big toe; worn with thong sandals by the Japanese
tabi
a toed sock
tabi
White sock-like garments worm by monks, nuns, and other seniors for gakki and other special services
tabi
Split toed socks worn by senior instructors
التركية - التركية
(Hukuk) Taktik; askeri güçleri savaş alanında kullanma
tabiye
Hazırlama, yerleştirme
tabiye
Taktik
tabiye
Yerleştirme, tertip
Tabi
tabii
Tâbi
(Osmanlı Dönemi) TİLV
tabi
Bağlı, bağlanmış
tabi
Basıcı
tabi
Yayımlayan
tabi
Yayıncı, naşir, editör
tabi
Elbette, doğal olarak, işin gereği olarak, tabii
tabi
Bir kimsenin, bir kuruluşun, bir devletin etkisi altında, güdümünde olma durumu: "Sanki bütün kamara, bütün halk, onlara tabi, onlara mahkûmdu."- P. Safa
tâbi
(Osmanlı Dönemi) tab eden. Basan
tabi̇ye
المفضلات