tabakçı

listen to the pronunciation of tabakçı
التركية - الإنجليزية
tanner
{n} one who tans hides for lether
A sixpence
A coin, the sixpenny bit
a small coin of the United Kingdom worth six pennies; not minted since 1970
A person whose occupation is to tan hides, or convert them into leather by the use of tan
A tanner is someone whose job is making leather from animal skins. someone whose job is to make animal skin into leather by tanning
One whose occupation is to tan hides, or convert them into leather by the use of tan
{i} one who tans hides, one who makes animal hides into leather
a craftsman who tans skins and hides
tabak
{i} dish

Even though there were many cookies on the dish, I only ate three. - Tabakta birçok kurabiye bulunmasına rağmen, sadece üç tane yedim.

The breakfast dishes were still in the sink. - Sabah kahvaltısı tabakları hâlâ lavabonun içerisindeydi.

tabak
plate

The only thing on the table that I normally wouldn't eat is that stuff on the yellow plate. - Normal olarak yemediğim masadaki tek şey sarı tabaktaki şeydir.

On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas. - Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.

tabak
dishes

Glasses and dishes were broken. - Bardaklar ve tabaklar kırıldı.

The breakfast dishes were still in the sink. - Sabah kahvaltısı tabakları hâlâ lavabonun içerisindeydi.

tabak
self-defense
tabak
(Gıda) tray

Do you want to use a platter or a tray? - Tabak mı yoksa tepsi mi kullanmak istiyorsun?

tabak
tanner
tabak
course

The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato. - İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.

tabak
tanners
tabak
serving
tabak
tanner sepici
tabak
tanner (of animal hides)
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف tabakçı في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Tabak
{i} family name
التركية - التركية
Lokanta vb. yerlerde bulaşık yıkayan kimse
Tabak yapan veya satan kimse
TABAK
(Osmanlı Dönemi) Kabile
TABAK
(Osmanlı Dönemi) Hâl
TABAK
(Osmanlı Dönemi) (C.: Etbâk) Örtü
TABAK
(Osmanlı Dönemi) Cemaat, topluluk
tabak
Tabaklama işini yapan, sepici, debbağ
tabak
Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap
tabak
Herhangi bir tabağın alacağı miktarda olan
tabak
Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap: "Kadın masaya tabak, kaşık koyuyor."- A. Gündüz
tabakçı
المفضلات