İki kere yedi on dörttür.
- Two times seven is fourteen.
İki kere iki dört eder.
- Two times two is four.
O, yarın bu vakitte Londra'da olacak.
- He will be in London at this time tomorrow.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
Zamanın ölçüsü nedir?
- What are the measures of time?
Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
- I haven't seen anything of him for some time.
Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
- How much time does she need to translate this book?
Tom üç kez yıldırım tarafından çarpıldı.
- Tom has been struck by lightning three times.
Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor.
- My heart beats fast each time I see her.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır.
- Now it's time to say good night.
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
- These medicines should be taken three times a day.
Her zaman bir sonraki sefer vardır.
- There's always a next time.
Bir dahaki sefere beni görmeye geldiğinde, sana kitabı göstereceğim
- Next time you come to see me, I will show you the book.
Postane saat kaçta kapanır?
- What time does the post office close?
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Tom nihayet öğle yemeği sırasında buraya geldi.
- Tom finally got here around lunch time.
Nihayet bu üç hafta içinde aldığım postayı yanıtlamak için zamanım var.
- Finally I have time to reply to the mail I received these three weeks.
O zaman Kuzey Amerika'da birkaç tane yol vardı.
- Few roads existed in North America at that time.
Tren yola çıkmadan önce biraz zaman var.
- There is a little time before the train departs.
Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.
- I had a call from her for the first time in a long time.
Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
- Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
Bir dahaki sefere saat onda, 1 Haziran'da, gelecek sene buluşacağız.
- We'll meet next time at ten o'clock, June the first, next year.
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
Zamana ayak uydurmak için gazeteler okurum.
- I read newspapers in order to keep up with the times.
Zamana ayak uydurmak için kitaplar ve dergiler okurum.
- I read books and magazines to keep up with the times.
Duydum ki İngiliz insanlarla arkadaşlık kurmak zaman alıyor.
- I hear it takes time to make friends with the English people.
Bu fabrikayı kurmak, uzun bir zamana ve bir sürü paraya mal oldu.
- It took a long time and a lot of money to build this factory.
O hisse senedini almak için en uygun zamanın ne zaman olduğunu bulmamız gerekiyor.
- We have to figure out when the best time to buy that stock is.
Araştırmanın sonuçları uygun zamanda açıklanacak.
- The results of the survey will be announced at the appropriate time.
A computer keeps time using a clock battery.
We had a wonderful time at the party.
In my time, we respected our elders.
These times were erroneously converted between zones.
That is four times as heavy as this.
Let's synchronize our watches so we're not on different time.
Okay, but this is the last time. No more after that!.
O the times, O the customs! (Cicero).
The bomb was timed to explode at 9:20 p.m.
The algorithm runs in O(n^2) time.
the ebb and flow of time.
It's time we were going.
I've heard this story scores of times.
- I have heard this story scores of times.
It's a waste of time and a waste of money.
- It's a waste of time and money.