The baby cried all night.
- Bebek tüm gece ağladı.
All the other languages are easier than Uighur.
- Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
It was a victory for the whole country when he finished first in the race.
- O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.
This window overlooks the whole city.
- Bu pencere tüm şehre bakıyor.
According to Tom's will, Mary will inherit his entire estate.
- Tom'un vasiyetine göre, Mary onun tüm gayrimenkulünü miras olarak alacak.
Jane could not believe it when her date polished off an entire chocolate cake.
- Jane randevusunda tüm bir çikolatalı kekin bittiğine inanamadı.
He was cleared of all charges and released yesterday.
- Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.
The DNA test cleared him of all charges.
- DNA testi onu tüm suçlamalardan kurtardı.
Tom successfully carried the state with nearly sixty percent of the total statewide vote.
- Tom başarılı bir biçimde tüm eyaletteki oyların yaklaşık yüzde sekseninin desteğini alacak duruma erişti.
When Tom was little he was clumsy and would fall often. All his pants would have knee patches.
- Tom küçükken hantaldı ve sık sık düşerdi. Tüm pantolonlarının diz yamaları olurdu.
About 250 million years ago, all the continents we see today were one big supercontinent called Pangaea.
- Yaklaşık 250 milyon yıl önce, bugün gördüğümüz tüm kıtalar Pangaea denilen büyük bir süperkıtaydılar.
The banquet was in full swing.
- Ziyafete tüm hızıyla devam edildi.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
A person cannot understand another person completely.
- Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
May I have your undivided attention?
- Tüm dikkatini alabilir miyim?
She traveled all over the world.
- O, tüm dünyayı gezdi.
He became famous all over the world.
- Tüm Dünyada ünlü oldu.
All I wanted was a little more attention.
- Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
- Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
I require absolute loyalty of my employees.
- Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
I ate absolutely nothing the whole day.
- Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
Money is the root of all evil.
- Para tüm kötülüklerin anasıdır.
Out of all the attributes of the gods, the one I find most pitiable is their inability to commit suicide.
- Tanrıların tüm niteliklerinden acınacak bulduğum, onların intihar etme yeteneksizlikleridir.
It rained continuously all day.
- Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
- Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.