Mary bulaşıkları yıkarken, Tom mutfak zeminini süpürdü.
- Tom swept the kitchen floor while Mary washed the dishes.
Odanın süpürülmesini buyurdu.
- She ordered the room to be swept.
Odayı süpürmek kızımın işidir.
- Sweeping the room is my daughter's job.
Ben odamı süpürmek zorundayım.
- I have to sweep my room.
Tom bir baca temizleyicisidir.
- Tom is a chimney sweep.
Tozu süpürmemiz gerekir.
- We need to sweep up the dust.
Sadece pencereyi kapatmayı değil aynı zamanda süpürmeyi de unuttum.
- Not only did I forget to close the window, but I also forgot to sweep.
Bir bankacılık skandalı Capitol Hill'i baştan başa süpürüyor.
- A banking scandal is sweeping across Capitol Hill.
Tozu süpürmemiz gerekir.
- We need to sweep up the dust.
Çocuklara odayı temizleme görevi verildi.
- The children were assigned to sweep the room.
... Harold, and a young man from Normandy, swept into England and defeated King Harold at the ...
... mysticism that swept over this region ...