Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
- Sweet words bring the snake out of its hole.
O, tatlı şeyleri sevmiyor.
- He doesn't care for sweet things.
İyi geceler ve tatlı rüyalar.
- Good night and sweet dreams.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
- Sweet words bring the snake out of its hole.
Sadece yedi gün daha ve sonra tatlımı tekrar göreceğim.
- Just seven more days — then I'll see my sweetie again.
Yorgun musun, tatlım?
- Are you tired, sweetie?
Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
- The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.
- I appreciate sweet things and books.
O, şekerlemeyi azalttı.
- He had cut down on sweets.
Şekerlemeyi azaltıyorum.
- I'm cutting down on sweets.
O, tatlı olan herhangi bir şeyden hoşlanır.
- He likes anything sweet.
Tom Mary'ye doğum günü için bir kutu çikolata ve uzun saplı bir gül verdi O gerçekten hoş.
- Tom gave Mary a box of chocolates and one long-stemmed rose for her birthday. That's really sweet.
Siz gerçekten sevimlisiniz.
- You guys are really sweet.
Bahçedeki çiçekler güzel kokuyor.
- The flowers in the garden smell sweet.
Bu çiçek güzel kokuyor.
- This flower smells sweet.
Tom böyle bir sevgili.
- Tom is such a sweetheart.
Tom sevgilisi Mary'in yokluğundan dolayı acı çekiyor.
- Tom's suffering from the absence of his sweetheart Mary.
Tatlı şeylere dayanamam.
- I can't resist sweet things.
O, tatlı şeyleri sevmiyor.
- He doesn't care for sweet things.
Bu çikolata çok tatlı ve lezzetli.
- This chocolate is very sweet and delicious.
Yediğim tatlılar lezzetliydi!
- The sweets I ate were delicious!
O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.
- That cocktail is sweet and easy to drink.
O, şekerlemeyi azalttı.
- He had cut down on sweets.
Kız kardeşim şekerlemeleri sever.
- My sister likes sweets.
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
Leyla nazik, tatlı ve sevecendi.
- Layla was kind, sweet, and caring.
Tom şekerli yiyecekleri azalttı.
- Tom has cut down on sweets.
Böyle şekerli dondurma yemeyi bırakmam lâzım.
- I've got to stop eating such sweet ice cream.
Bu çiçek güzel kokuyor.
- This flower smells sweet.
Peynirli kekin tadı çok güzeldi.
- The cheesecake tasted too sweet.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Canım, süpermarkete gitmemiz lazım. Sütümüz bitmiş.
- Sweetheart, we need to go to the supermarket. We ran out of milk.
Şekerlemeye dayanamaz.
- He can't resist sweets.
O, şekerlemeyi azalttı.
- He had cut down on sweets.
Niçin ağlıyorsun, tatlım?
- What are you crying about, sweetheart?
Senin için bir sürprizim var, tatlım.
- I have a surprise for you, sweetheart.
Yabani havuç, kabak, havuç, bezelye ve tatlı patates nişastalı sebzeler olarak kabul edilmektedir.
- Parsnips, squash, carrots, peas and sweet potatoes are considered starchy vegetables.
O çok fazla tatlı patates aldı.
- He bought far too many sweet potatoes.
Onun tatlı sözleriyle kandırıldı.
- She was beguiled by his sweet words.
İyi geceler ve tatlı rüyalar!
- Good night and sweet dreams!
Bir iyi geceler öpücüğü olmadan tatlı rüyalar görmeyeceğim.
- Without a goodnight kiss I won't have sweet dreams.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
Portakallar limonlardan daha tatlıdır.
- Oranges are sweeter than lemons.
Bu ağacın meyvesi onunkinden daha tatlıdır.
- The fruit from this tree is sweeter than the fruit from that one.
Ben diğer taraftan tatlıları tercih ederim.
- I, on the other hand, prefer sweets.
Dişçi herhangi bir tatlı yememeni ister.
- The dentist would like you not to eat any sweets.
Bu ağacın meyvesi onunkinden daha tatlıdır.
- The fruit from this tree is sweeter than the fruit from that one.
Portakallar limonlardan daha tatlıdır.
- Oranges are sweeter than lemons.
Teşekkürler, Tom. Dünyadaki en tatlı kişisin.
- Thanks, Tom. You're the sweetest person in the world.
Ben hiç sana dünyadaki en tatlı şey olduğunu söyledim mi?
- Have I ever told you that you're the sweetest thing in the world?
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Lise sevgilimle evlendim.
- I married my high school sweetheart.
Lise sevgilimle evlendim.
- I married my high school sweetheart.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Interlingua'nın tatlılığı benim şiirsel vizyonum için daha uygundur.
- The sweetness of Interlingua was more suited to my poetic vision.
sweet water.
Can we see the sweet menu, please?.
The new Lexus was a sweet birthday gift.
a sweet scent.
sweet milk.
sweet crude oil.
a sweet voice.
Sweet wines are better dessert wines.
It was sweet of him to help out.
a sweet child.
The new coach has just led the Nimrods to their first Sweet Sixteen.
Owing to his sugarcane habit, his stubby front teeth are all pretty much gone to the sweet hereafter.
It is difficult to know how accurate this portrait is, and how much of it consists of sweet nothings whispered into the author's ear by loyal retainers.
He hit the gapper right off of the sweet spot.
He eats a healthy diet most of the time, but has a sweet tooth when it comes to candy.
Of flowers there were double poppies and sweet-williams. - The Woman At The Store, from Selected Short Stories by Katherine Mansfield (first published in 1912).
I just know he's off spending the night with some sweet young thing he picked up in a bar.
What?! They do functionalism in second year philosophy?!I should've down second year philosophy! Sweet damn!.
I miss you, sweets.
... And what's hastening the demise of that sweet spot and ...
... But I think that that sweet spot is coming to an end, ...