تعريف suyu في التركية الإنجليزية القاموس.
- meyve suyu
- juice
I prefer milk to juice.
- Sütü meyve suyuna tercih ederim.
This juice tastes sour.
- Bu meyve suyu ekşidir.
- et suyu
- broth
Would you like some broth?
- Biraz et suyu ister misin?
While broth boils, friendship blooms.
- Et suyu kaynarken dostluk çiçek açar.
- içme suyu
- drinking water
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
Dirty drinking water can cause sickness.
- Kirli içme suyu hastalığa neden olabilir.
- su
- water
- lağım suyu
- sewage
- suyu atmak
- (Askeri) drain
- suyu iten
- (İnşaat) hydrophobic
- suyu seven
- (Gıda) hydrophilic
- suyu emmek
- to absorb water
- suyu çekilmek
- drain
- suyu çekmek
- to take water
- suyu açmak
- turn on the water
- suyu açmak
- turn on the tap
- suyu baştan/başından kesmek
- to tackle a problem at its root
- suyu boşaltma kabı
- bailer
- suyu bulandırmak
- to throw a monkey wrench into something that's going well
- suyu düzgün kereste
- (Marangozluk,Teknik) straight-grained timber
- suyu görmeden paçaları sıvamak
- to count one's chickens before they're hatched
- suyu kesilmiş değirmene dönmek
- (for a place) to get quiet, for all noise (in a place) to cease
- suyu kesiyor. It's so blunt it won't cut anything
- (said of a knife)
- suyu kesmek
- cut off the water
- suyu kesmek
- cut the water
- suyu tutan
- retentive
- suyu tutan toprak
- retentive soil
- suyu çekilmiş değirmene dönmek 1
- (for a place) to become as silent as a tomb, become like a morgue. 2. to become completely useless
- sulama suyu akımı
- irrigation stream
- sulama suyu gereksinimi
- irrigation water requirement
- sulama suyu ihtiyacı
- irrigation water requirement
- sulama suyu ücreti
- irrigation water charges
- su
- water; juice; sap; broth; stream, brook; aquatic
- çamaşır suyu
- bleach
It smells like bleach.
- Bu, çamaşır suyu gibi kokuyor.
Don't mix ammonia and bleach together.
- Amonyak ve çamaşır suyunu birlikte karıştırma.
- su
- aqua
- banyo suyu
- bath
- elma suyu
- cider
Would you like some cider?
- Biraz elma suyu ister misiniz?
- su
- {s} aqueous
- su
- utilities
- çubukla yeraltı suyu arayan kimse
- dowser
- besi suyu
- (Botanik, Bitkibilim) sap
- bitki suyu
- juice
- deniz suyu
- raw water
- deniz suyu
- thalasso
- et suyu
- (Gıda) juice
- et suyu
- (Gıda) beef broth
- et suyu
- (Gıda) consome
- et suyu
- (Gıda) beef broth stock
- et suyu kazanı
- (Gıda) stockpot
- et suyu konsome
- (Gıda) clear soup
- et suyu çorbası
- (Gıda) clear soup
- et suyu çorbası
- (Gıda) consomme
- gelgit suyu
- tidal water
- gemi suyu
- (Askeri) bilge
- kanalizasyon suyu
- sewage
- karma suyu
- (İnşaat) mixing water
- kaynak suyu
- mineral water
- kenar suyu
- edging
- kuyu (yeraltı suyu)
- (Coğrafya) well
- kuyu suyu
- brackish water
- maden suyu
- soda water
- meyve suyu
- (Gıda) fruit
Do you want fruit juice?
- Meyve suyu ister misin?
Would you like some fruit juice?
- Biraz meyve suyu ister misin?
- meyve-sebze suyu
- (Gıda) juice
- peynir altı suyu tozu
- whey powder
- proses suyu
- process water
- sebze suyu
- juice
- su
- vein
- su
- brook
- su
- stream
- su
- broth
- su
- {i} bourn
- su
- fluid
- su
- streak
- su
- port
- sızıntı suyu
- (İnşaat) leachate
- taban suyu
- groundwater
- taban suyu
- underground water
- tavuk suyu çorbası
- (Gıda) chicken broth soup
- toprak suyu
- (Tarım) groundwater
- zemin suyu
- ground water
- zemzem suyu
- zam-zam water
- çiçek suyu
- (Botanik, Bitkibilim) neroli
- meyve suyu
- squash
- su
- impervious
- su
- head
- su
- eau
- Afiyet olsun demekle deniz suyu içilmez
- (Atasözü) Compliments do not succeed in all cases
- besleme suyu tankı
- feedwater tank
- bulaşık suyu
- dishwater
Tom put the dishes in the dishwater.
- Tom bulaşıkları bulaşık suyuna koydu.
This coffee tastes like dishwater.
- Bu kahvenin tadı bulaşık suyu gibi.
- deniz suyu arıtma tesisi
- desalination plant
- deniz suyu sıcaklığı
- sea water temperature
- henüz mayalanmamış üzüm suyu
- yet unfermented grape juice
- iç sürdürücü bir maden suyu
- mineral water into a maintainer
- katma suyu
- (Mühendislik) make up water
- kazan suyu
- (Mühendislik) boiler water
- koruk suyu
- verjuice
- maden suyu
- n. table water, mineral water, Seltzer, seltzer water
- meyve suyu
- Fruit juice
Would you like some fruit juice?
- Biraz meyve suyu ister misin?
I spilled some fruit juice on my new shirt.
- Yeni gömleğime biraz meyve suyu döktüm.
- ongun besi suyu
- flourishing feed water
- peynir altı suyu
- (Gıda) Whey
The workers flip the curds to drain excess whey.
- soğutma suyu
- COOLING WATER
- su
- by water
- su
- of water
- yemeğin suyu
- water dish
- çamaşir suyu
- bleach
- şalgam suyu
- Turnip juice
- altın suyu
- altınsuyu
- ağzının suyu akmak
- lick one's chops
- besleme suyu
- feed water
- bulaşık suyu
- swill
- bulaşık suyu gibi
- (tasting or looking) like dishwater
- demir suyu
- (Endüstri) water for tempering iron
- değirmen suyu
- mill stream
- değirmenin suyu nereden geliyor
- (Konuşma Dili) Where does the expense come from?/Who pays for it?
- durulama suyu
- rinsings
- dümen suyu
- wash
- dümen suyu
- track
- elma suyu
- apple juice
- elma suyu konsantresi
- (Gıda) concentrated apple juice
- erime suyu
- meltwater
- et suyu
- consomme
- et suyu
- stock
- et suyu tableti
- (Gıda) bouillon cube
- greyfurt suyu
- grapefruit juice
- hendek suyu
- ditch water
- imam suyu
- slang raki
- intercooler soğutma suyu
- (Otomotiv) intercooler collant
- içecek suyu olmak
- to be fated to go to (a place)
- içme suyu
- drinking water, potable water
- içme suyu ile geçen
- waterborne
- kanalizasyon suyu ile besleme
- sewage recharge
- kazan besleme suyu
- boiler feeding water
- kent suyu
- municipal water
- kesilmiş sütün suyu
- whey
It's neither milk nor whey.
- Bu ne süt ne de kesilmiş sütün suyu.
- kireç suyu
- lime water
- koruk suyu verjuice
- the juice of unripe grapes
- kral suyu
- aqua regia
- kulakına kar suyu kaçmak
- to hear some disquieting news
- kullanma suyu
- (Hukuk) utility water
- kuyruk suyu
- tail water
- kuyruk suyu
- after-bay
- kızılcık suyu
- (Gıda) cornelian cherry juice
- lağım suyu
- sewerage
- lehim suyu
- chlorate of zinc
- lâğım suyu ile sulanan çiftlik
- sewage farm
- maden suyu
- table water
- mide suyu
- gastric juice
- pınar suyu
- spring water
- sanayi suyu
- process water
- sebzeli ve arpalı et suyu
- scotch broth
- su
- embroidery running pattern. (...)
- su
- hydro
- su
- adam's ale
- su
- bourne
- su
- sap
- su
- juice
- su
- body of water; stream; river; lake; sea
- su
- hydric oxide
- su
- temper (of steel)
- su
- broth; gravy
- su
- aquatic
- su
- delict
- su
- flood
- su
- sudden
- su
- wet
- su
- criminality
- su
- watercourse
- süzme et suyu
- clear soup
- taze sıkılmış meyve suyu
- fresh-squeezed fruit juice
- tekila ve domates suyu kokteyli
- Bloody Maria
- testiyi kıran da bir, suyu getiren de
- (Atasözü) The deserving are being treated just the same as the undeserving
- yüzey suyu
- surface water
- yıkama suyu kanalı
- sluice
- zemin suyu
- groundwater
- çirkef suyu
- filthy water, foul water
- üzüm suyu
- grape juice
That isn't wine. It's grape juice.
- O şarap sadece üzüm suyu.
Wine is made from grape juice.
- Şarap, üzüm suyundan yapılır.
- ıhlamur suyu
- tisane
- şehir suyu
- company's water
- şişe suyu
- table water