Sami kuşkuları kendine çekiyordu.
- Sami kept the suspicions to himself.
O kuşkuya layık değildi.
- He wasn't worthy of suspicion.
Haber şüphelerimi doğruladı.
- The news confirmed my suspicions.
Tom cinayet şüphesi altında idi.
- Tom was under suspicion for murder.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
a suspicion of a smile.
I have the sneaking suspicion that he has already taken a decision about this.