Tom offered Mary something to drink, but she said she wasn't thirsty.
- Tom Mary'ye içecek bir şey teklif etti ama o susamadığını söyledi.
Before going to bed, a real programmer puts on the bedside table two glasses: one with water to drink during the night, and another empty, in case he won't be thirsty.
- Gerçek bir programcı yatmadan önce komodine iki bardak koyar: biri gece boyunca içmek için su dolu ve susamayacağı ihtimaline karşın diğeri boş.
Drink up if you thirst.
I can't help being thirsty.
- susamaktan kendimi alamıyorum
I can't help being thirsty.
- susamaktan kendimi alamıyorum
I'm drinking water because I'm thirsty.
- Susamış olduğum için su içiyorum.
Some kinds of food make us thirsty.
- Kimi yiyecekler bizleri susatırlar.
Sharks are notorious for having a thirst for blood.
- Köpekbalıkları kana susamış olmalarıyla kötü bir üne sahiptirler.
Our people thirst for independence.
- Halkımız bağımsızlığa susamıştır.