Taraftarları korkuyorlardı.
- His supporters were afraid.
Onlar İngiliz taraftarlarına Muhafazakarlar adını verdiler.
- They called British supporters Tories.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Bu projeyi desteklemek istemene sevindim.
- I'm glad that you want to support this project.
Martin Luther King, Jr ve onun destekçileri tehdit edildi.
- Rev. King and his supporters were threatened.
Sadece Esperantist'ler değil fakat aynı zamanda Esperanto destekçileri de kongreye katılabilirler.
- Not only Esperantists, but also supporters of Esperanto may participate in the Congress.
O, kendisini bir baston ile destekledi.
- He supported himself with a stick.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Ailesini geçindirmek için çok çalışıyor.
- He is working hard to support his family.
Tom Mary gibi bir kadını geçindirmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't earn enough money to support a woman like Mary.
Tom ailesine destek olmak için sıkı çalışıyor.
- Tom is working hard to support his family.
Tom'a destek olmak için buradayım.
- I'm here to support Tom.
Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.
- He has to support his mother and his sister.
Ailesine bakmak için çok çalıştı.
- He worked hard in order to support his family.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Tom'un büyük ailesini desteklemek için yeterli para kazanması kolay değildi.
- It hasn't been easy for Tom to earn enough money to support his large family.
Ona destek vermek bize düşer.
- It is incumbent on us to support him.
Bir aileyi asgari ücretle beslemek zordur.
- It's hard to support a family on minimum wage.
O, kendisini bir baston ile destekledi.
- He supported himself with a stick.
Onu desteklediğime inandırdım.
- I made believe that I supported him.
Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
- He has to work hard in order to support his family.
Bu kadar yardımcı olduğun için teşekkür ederim.
- Thank you for being so supportive.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Sami ve komşuları Leyla'nın geçimini sağlamak için para topladılar.
- Sami and his neighbors raised money to support Layla.
Bu işe başlamadan önce geçiminizi nasıl sağladınız?
- How did you support yourself before you got this job?
Tom o kabul ettiği sürece desteğini sürdürmeye kararlıydı.
- Tom was determined to continue his support for as long as it took.
Tom kesinlikle bizim desteğimize sahip.
- Tom definitely has our support.
Tom uyuduğu zaman sırtını dayamak için bir yastık kullanır.
- Tom uses a pillow to support his back when he sleeps.
Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't make enough money to support his family.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Beni destekledikleri için arkadaşlarıma ve aileme teşekkür etmek istiyorum.
- I want to thank my friends and family for supporting me.
Onun kız arkadaşı destekleyici değildi.
- His girlfriend was not supportive.
Sadece Esperantist'ler değil fakat aynı zamanda Esperanto destekçileri de kongreye katılabilirler.
- Not only Esperantists, but also supporters of Esperanto may participate in the Congress.
Cesar Chavez çiftlik sahipleri ve onların destekçileri bazen şiddet kullansalar bile greve katılanların sessiz kalmalarını istedi.
- Cesar Chavez asked that strikers remain non-violent even though farm owners and their supporters sometimes used violence.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
I don't make decisions, I just support those who do.
Don’t move that beam! It’s a support beam.