Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- The fury of the storm frightened the children.
Korkudan ölebilirdim.
- I could die of fright.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't mean to frighten you.
Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
- I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
Saatlerce dehşete düşürüldükten sonra,sonunda annesi onu kurtardı.
- After being frightened for many hours, her mother finally saved her.
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.