Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- Finding her office was easy.
İstasyonda biletimi bulurken büyük zorluk yaşadım.
- I had great difficulty in finding my ticket at the station.
Benim bulgularım durumun böyle olmadığını gösteriyor.
- My findings suggest that that is not the case.
Tom'un bulgularımı tasdik etmesini istedim.
- I asked Tom to confirm my findings.
Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- Finding his office was easy.
Onun iş bulma şansı yoktu.
- He had no luck in finding work.
Hangisini alacağıma karar vermeyi zor buluyorum.
- I'm finding it difficult deciding on which one to buy.
Hangisini alacağımıza karar vermeyi zor buluyoruz.
- We're finding it difficult deciding on which one to buy.
The birds flew south in search of warmth.
- Die Vögel sind südwärts geflogen, auf der Suche nach Wärme.
They have scoured the whole desert in search of the hidden treasure.
- Sie haben die ganze Wüste auf der Suche nach dem versteckten Schatz durchkämmt.