Now they will say that they've found the culprits.
- Şimdi suçluları bulduklarını söyleyecekler.
Not all police investigations necessarily lead to the arrest of a culprit.
- Tüm polis soruşturmaları mutlaka bir suçlu tutuklanmasına yol açmaz.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
The police were able to find the criminal.
- Polis suçluyu bulabildi.
Taking everything into consideration, he can't be the criminal.
- Her şeyi göz önüne alırsak, o suçlu olamaz.
According to what she said, he's culpable.
- Onun söylediğine göre o suçlu.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
Do you think the accused is really guilty of the crime?
- Sanığın gerçekten suçtan suçlu olduğunu düşünüyor musunuz?
Tom was convicted of second degree murder and sentenced to ten years in jail.
- Tom ikinci derece cinayetten suçlu bulundu ve on yıl hapse mahkum edildi.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
Taking everything into consideration, he can't be the criminal.
- Her şeyi göz önüne alırsak, o suçlu olamaz.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
They've arrested a known previous offender.
- Onlar aranan bir suçluyu tutukladılar.
Tom is a registered sex offender.
- Tom kayıtlı bir seks suçlusu.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
Slavery is a crime against humanity.
- Kölelik, insanlık dışı bir suçtur.
Slavery is a crime against humanity.
- Angarya, insanlık dışı bir suçtur.
This was Tom's third offense, so he was put in jail.
- Bu Tom'un üçüncü suçuydu, bu yüzden hapse kondu.
Pedophilia is a very serious offense.
- Pedofili çok ciddi bir suçtur.
She blamed him for all her problems.
- O bütün problemleri için onu suçladı.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
Don't blame him for the error.
- Hata için onu suçlamayın.
To err is human. To blame somebody else for your errors is even more human.
- Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.
You are both in the wrong.
- Her ikiniz de suçlusunuz.
They blamed themselves for being wrong.
- Hata olduğu için kendilerini suçladılar.
Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
- Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
Sami committed an offence.
- Sami bir suç işlemişti.
Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment.
- Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.
You always excuse your faults by blaming others.
- Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.
He will never admit his fault.
- O, suçunu asla itiraf etmeyecektir.
Both the old and young are guilty of sinning.
- Hem yaşlılar hem de gençler günah suçlusudur.
In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.
An attorney's job is proving that his client is innocent.
- Bir avukatın işi müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamaktadır.
The police's job is to prevent and investigate crime.
- Polisin işi suçu önlemek ve araştırmaktır.
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
He is guilty of murder.
- O cinayetten suçludur.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
Have you ever been convicted of a felony?
- Sen hiç bir suçtan mahkum edildin mi?
What you're doing right now is a felony.
- Şu anda yaptığın şey bir suç.
Rape and sexual assault are crimes of violence.
- Tecavüz ve cinsel taciz şiddet suçlarıdır.
Rape is a horrible crime.
- Tecavüz korkunç bir suçtur.
Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor.
- Suç oranı sürekli olarak artıyor.