What's the accusation against him?
- Onun aleyhindeki suçlama nedir?
He denied the accusation.
- O, suçlamayı reddetti.
They could not prove their charges.
- Suçlamaları ispat edemediler.
The charge was not true.
- Suçlama doğru değildi.
The two boys began to blame each other.
- İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
Don't blame me for your mistakes.
- Senin hataların için beni suçlama.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
Stop blaming him for your mistakes.
- Hataların için onu suçlamaktan vazgeç.
It's no use blaming each other, we need to find solutions.
- Birbirimizi suçlamak faydasız, çözüm bulmalıyız.
Tom didn't commit the crime they've accused him of.
- Tom onların onu suçlamada bulunduğu suçu işlemedi.
The accused was acquitted on two of the charges.
- Sanık, hakkındaki iki suçlamadan beraat etti.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
Who else would you like to blame?
- Başka kimi suçlamak istersiniz?
I've got only myself to blame.
- Sadece kendimi suçlamak zorundayım.
Without sufficient evidence, it was difficult to charge Dan with murder.
- Yeterli delil olmadan, Dan'ı cinayetle suçlamak zordu.
I was accused of eating the boss's lunch.
- Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.
In the absence of sufficient proof, the police could not indict him.
- Yeterli kanıt yokluğunda, polis onu suçlayamadı.
Tom Jackson was indicted in 2013 on drug smuggling charges.
- Tom Jackson 2013 yılında uyuşturucu kaçakçılığı suçundan suçlandı.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
They could not prove their charges.
- Suçlamaları ispat edemediler.
I deny all those charges.
- Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
He was accused of murder.
- O cinayetle suçlandı.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
You have no grounds for accusing Jill of stealing the stock certificates.
- Jill'i hisse senetlerini çalmakla suçlayacak hiçbir dayanağın yok.
We're not accusing you of anything.
- Seni hiçbir şey için suçlamıyoruz.
Sami didn't incriminate himself.
- Sami kendini suçlamadı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
Tom blamed the failure on Mary.
- Tom başarısızlık için Mary'yi suçladı.
I blamed him for the accident.
- Kaza için onu suçladım.