O, güzel, şık ve iyi eğitimlidir.
- She's beautiful, stylish and well-educated.
Tom, Boston'un en şık adamı seçildi.
- Tom was voted Boston's most stylish man.
Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.
- This style of cooking is peculiar to China.
Malaya peştemalı tarzı elbiseni seviyorum.
- I like your sarong style skirt.
O evin biçimi benimkine benzer.
- The style of that house is similar to mine.
Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
- This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.
- The term ‘milonguero style tango’ was coined in the early 1990s to describe the style of dancing tango that was prevalent in the milongas of downtown Buenos Aires in the 1950s.
1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.
- The term ‘milonguero style tango’ was coined in the early 1990s to describe the style of dancing tango that was prevalent in the milongas of downtown Buenos Aires in the 1950s.
Kadife pantolonun modası geçmiştir.
- Velvet pants are out of style.
Neyin modaya uygun olduğunu ne zamandan beri önemsiyorsun?
- Since when do you care what's in style?
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
Marianne’s preserver, as Margaret, with more elegance than precision, stiled sic] Willoughby, called at the cottage early the next morning to make his personal inquiries.