İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Mücadele etmek zorunda değilsin.
- You don't have to struggle.
Hep mücadele etmek zorundaydık.
- We always had to struggle.
Paleolitik olarak bilinen dönem sırasında, insan hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.
- During the time period known as Paleolithic, man had to struggle for his survival.
Mücadele etmek zorunda değilsin.
- You don't have to struggle.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
Tom nasıl hissettiğini ifade etmek için çabaladı.
- Tom struggled to express how he felt.
Tom kazadan sonra tekrar yürümek için çabaladı.
- Tom struggled to walk again after the accident.
Bir savaş işareti yok.
- There's no sign of a struggle.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
Tom nasıl hissettiğini ifade etmek için çabaladı.
- Tom struggled to express how he felt.
Tom kazadan sonra tekrar yürümek için çabaladı.
- Tom struggled to walk again after the accident.
Birkaç ay boyunca uğraştım.
- I struggled for a few months.
Metrodan inmek için uğraştım.
- I struggled to get out of the subway.
During the centuries, the people of Ireland struggled constantly to assert their right to govern themselves.
... still struggles on his website but slowly ...
... audrey covering surviving and going through struggles ...