Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.
- Tom likes to observe the people walking by.
Ken ile yürüyen kız May'dir.
- The girl walking with Ken is May.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
- I watched John and Mary walking hand in hand.
Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
- The school is within walking distance of my house.
Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
- The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
Yürümek iyi egzersizdir.
- Walking is good exercise.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
Ona ayaklı sözlük derler.
- He is called a walking dictionary.