O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
Torres Boğazı Yeni Gine'yi Avustralya'dan böler.
- The Torres Strait divides New Guinea from Australia.
Sen hiç Macellan Boğazından geçtin mi?
- Have you ever gone through the Straits of Magellan?
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.
- The straits were too narrow for the cruise ship.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
Bu noktada, deniz bir boğaz içinde daralır.
- At this point the sea narrows into a strait.
Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.
- The straits were too narrow for the cruise ship.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
To be in dire straits.
The strait close locks it melted in.
To follow the strait and narrow.